GÖRÜŞÜRÜZ
“Tamam ama neden
bitti” dedi kadın. Adam, sırıtırcasına yaralayıcı bir gülümsemeyle baktı
sadece. “Başka birisi mi var yoksa” diye sordu kadın. “Sebep çok mu önemli”
diye yanıtladı adam… İnanmak istemiyordu kadın, denize baktı bir an. Bir gemi
geçiyordu uzaktan, bir kuş uçuyordu batan güneşe doğru… Adama döndü kadın.
Ayağa kalkmış hesabı ödüyordu adam… “N’olur dur, biraz daha konuşalım” demeyi
düşündü kadın. Ama nafile cümleler adeta boğazında düğümlendi, seslenmek
istiyordu ancak boğazına sanki yılların acısı birikmişti, birisi boğazına
parmak basıp susturuyor gibiydi. Derken gözleri doldu. İçinden “hayır, hayır
olmaz saçmalama ona karşı güçsüz durmamalısın” diyordu. Dolan gözyaşlarını
taşırmamak için gözlerini kocaman açtı; uğuldayan rüzgarla beraber bir damla
gözyaşı, derken bir damla daha… Hızlıca sildi, taşan iki sel misali nefret dolu
damlaları, derin bir nefes alıp uzaklara çok ama çok uzaklara baktı. İnsan
öleceği zaman yaşadıkları film şeridi gibi geçermiş ya gözünün önünden, ilişki
de yaşayan bir varlık sonuçta, onun da ölümü gelmişti. İlişkileri daha ilk
doğduğunda o kadar saf ve temizdi ki , tüm şeffaflığı ve güzelliği ile ortada.
Hangi kelimeyi seçmek lazımdı acaba sayesinde mi yüzünden mi? Arkadaşı
sayesinde yada yüzünden ilk kez sadece ikisi kafede buluştular. İlk buluşmaları
saatler sürmesine rağmen her ikisine de dakika mertebesinde gelmişti. İnsan
ömrü de öyle değil midir, bebeklik dönemi en neşeli olduğumuz dönem bir
bakarsınız birkaç dakika içerisinde büyümüşsünüz adeta. İlişkileri de öylece
büyüdü birden. Adam iş için başka şehire taşındı. Oysa ne planlar kurmuşlardı
tanıştıkları şehirde yaşayacaklardı. Zordu tabii ki uzaktan ilişki yönetmesi
ama o kavuştukları haftasonları yok mu iple çekerlerdi. Zaten kadın da artık adamın
yaşadığı şehre taşınacaktı. Derken buluşma periyotları uzadı, derken daha da
uzadı. Kadın sezmişti bir terslik olduğunu ama adamın yeni çevresine
adaptasyonu diye düşündü. Derken bir vapur sesi… Kadın hafifçe ürperdi,
gerçekleri öğrenmek istiyordu ama adamın açıklama yapmayacağı çok açıktı. Her
konuda neden-sonuç, mantık ilişkisi arayan kadın bu konuda susup kalmıştı, hak
iddia edemiyordu. Sevgi benim hakkım diyebilir miydi ki? Siyah işlemeli
çantasını masadan alıp yavaşça ayağa kalktı, karşısında adam varmış gibi “Hoşça
kal, görüşürüz…” diyerek vedalaştı ve masadan ayrıldı. Döndüğünde masayı boş
gören adam sağına soluna baktı ve kadının kapıdan çıkmak üzere olduğunu fark edip
seslendi. Kadına o ses o kadar derinden geliyordu ki tıpkı bir mazi gibi, arkasına
bakmadan kapıdan çıktı. Bir daha görüşmeyeceklerine o kadar emindi ki neden
görüşürüz diyerek hayali adamla vedalaştı bilemedi, kim bilir belki de varsa
mahşerde görüşeceklerdi… “Taksi!”…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder