11 Kasım 2016 Cuma

TİYATRO : ŞAHANE ZÜĞÜRTLER

ŞAHANE ZÜĞÜRTLER
Yazan : Jacques DEVAL
Çeviren : Asude ZEYBEKOĞLU
Yöneten : Haldun DORMEN
Sahne Tasarımı : Barış DİNÇEL
Kostüm Tasarımı : Canan GÖKNİL
Işık Tasarımı : Özcan ÇELİK
Efekt : Serkan YAVŞAN
Yönetmen Yardımcısı : Ceylan ÇETE, Doğan ŞİRİN, Emel BERTAN, Begüm YAZICIOĞLU
Oyuncular
  • Barış Çağatay ÇAKIROĞLU
  • Buğra Can ILDIRIŞIK
  • Can BAŞAK
  • Can DOĞAN
  • Ceylan ÇETE
  • Çağrı Özgür HÜN
  • Dilay TAŞKAYA
  • Engin AKPINAR
  • Hakan GÜNER
  • Müge AKYAMAÇ
  • Onur ŞİRİN
  • Özgün AKAÇÇA
  • Süeda ÇİL


Konusu : Rusya'daki devrimden sonra pek çok Rus asilzadesi batı ülkelerine kaçtı. Ouratieff çifti de bu ailelerden biridir. Çar'a ait yüklüce bir serveti de beraberinde getiren çift bu paraya dokunmaz, çeşitli evlerde hizmetçilik ve uşaklık yaparak hayatlarını sürdürmeye devam ederler. Ancak bu parada herkesin gözü vardır ve Ouratieff çifti parayı korumak için büyük bir gayret içindedir. Neticede, çok büyük bir servete hükmetmekle beraber yoksul bir hayat yaşayan çiftin başına akıl almaz olaylar gelir. Fransız bulvar tiyatrosunun öncülerinden aktör, yazar ve yönetmen Jacques Deval'in 1933'te yazdığı komedi.

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
İzlenme : 2 Kasım 2016 Çarşamba - Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi

Oyun ve oyunculuklar oldukça başaarılı, iyi ki izlemişim dediğim tiyatrolardan bir tanesiydi. Oyun esnasında seyirci karşısında dekor değiştirmeleri ve bunları gerçekleştirirken de uşak ve hizmetçinin kapalı durumda olan perdenin önünde rol sergilemeye devam etmeleri gayet başarılı bulduğum bir kurguydu. Oyunun içerisinde de perdenin önünde yapılan dinleme hareketlerinin dahil edilmesi oldukça bütünsel bir oyun ortaya çıkarmıştır.
Genel olarak oyunların sonundaki selamlama sahnelerini iple çekerim. Oyuncuların rollerinden çıkıp kendilerine dönmeleri;aradaki büyük farkı görmek beni oldukça etkiliyor. Barış Çağatay Çakıroğlu'nun elbetteki başrol karakterlerine nazaran az replikleri var ancak oldukça başarılı bulmuştum ta ki oyunun sonundaki selamlama kısmında yüzündeki ifadenin çok da değişmediğini görene dek. Süeda Çil de yine zaman zaman beni oldukça güldüren değerli rolü ile oldukça keyifle izlememi sağlamıştır. Elbette Can Başak ve Müge Akyamaç'ın emekleri de yadsınamaz. Genel olarak tüm sahneler oldukça gerçekçi olmakla ve seyirciyi oyunun içerisine çekmekle beraber gitar sahnesinde ilk başlarda gerçekten sahnede gitar çalındığını düşündüğüm ancak saniyeler sonra aslında Müge Akyamaç'ın ritimden yoksun hareketlerle çalarmış gibi yapması o büyüyü dağıtıverdi Oysa ki zannımca dekor arkasında gitar çalınarak o gerçeklik hissi zaten uyandırılmıştı, sadece biraz uyum eksikti.

Favori Oyuncu(lar) : 
    Hakan Güner
  • Hakan Güner : Oldukça başarılı bir performansdı, diğer oyunlarını da izlemek isterim.
    Özgün Akaçça
  • Özgün Akaçça : İlk başta o kadar dikkat çekici bir performans sergilememesine rağmen oyun ilerledikçe performas çıtasını yükseltmiştir.


TİYATRO : HİSSE-İ ŞAYİA (BİR EVLİLİK KOMEDİSİ)

HİSSE-İ ŞAYİA (BİR EVLİLİK KOMEDİSİ

Yazan : Ahmet Nuri SEKİZİNCİ
Yöneten : Tarık ŞERBETÇİOĞLU
Dramaturgi : Gökhan AKTEMUR
Sahne Tasarımı : Eylül GÜRCAN
Kostüm Tasarımı : Sabahat ÇOLAKOĞLU
Işık Tasarımı : Mustafa TÜRKOĞLU
Efekt : Umut YÜZBAŞIOĞLU
Yönetmen Yardımcısı : Çağlar POLAT, Yağmur DAMCIOĞLU, Ertan KILIÇ
Oyuncular
  • Aybar TAŞTEKİN
  • Hikmet KÖRMÜKÇÜ
  • Selma KUTLUĞ
  • Sezia AYDIN
  • Uğur DİLBAZ
  • Yağmur DAMCIOĞLU NAMAK
  • Zeynep GÖKTAY DİLBAZ
  • Zihni GÖKTAY


Konusu : Meşrutiyet dönemi  tiyatrosunun öncü ismi İbnürrefik Ahmet Sekinci'nin oyunu; ayrıldıktan sonra da didişmeye devam eden ve biricik kızlarını bir türlü paylaşamayan ("hisse-i şayia") karı kocanın bitip tükenmek bilmeyen kavgalarını konu alıyor. Şiddetli geçimsizlikle boşanıp yıllarca birbirinden ayrı kalan, her karşılaşmada ezeli-ebedi kavgalarını tekrarlayan, birbirlerine dava üstüne dava açan,  gülünç duruma düşseler de bu didişmeden adeta zevk alan fakat aslında herşeye rağmen birbirini seven karıkocanın ve onların arasında kalan genç kızın öyküsü eğlenceli bir üslupla aktarılıyor.

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
İzlenme : 29 Ekim 2016 Cumartesi - Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
Her biri birbirinden değerli oyuncuların yer aldığı, yer yer güldüren  keyifli bir oyun. Dekor konusunda şehir tiyatroları yine oldukça başarılı, ilk perde ve ikinci perde birbirinden farklı iki dekorla karşımıza çıkıyor.
Favori Oyuncu(lar) : Zihni GÖKTAY

ÖYKÜ : GÖRÜŞÜRÜZ

GÖRÜŞÜRÜZ


“Tamam ama neden bitti” dedi kadın. Adam, sırıtırcasına yaralayıcı bir gülümsemeyle baktı sadece. “Başka birisi mi var yoksa” diye sordu kadın. “Sebep çok mu önemli” diye yanıtladı adam… İnanmak istemiyordu kadın, denize baktı bir an. Bir gemi geçiyordu uzaktan, bir kuş uçuyordu batan güneşe doğru… Adama döndü kadın. Ayağa kalkmış hesabı ödüyordu adam… “N’olur dur, biraz daha konuşalım” demeyi düşündü kadın. Ama nafile cümleler adeta boğazında düğümlendi, seslenmek istiyordu ancak boğazına sanki yılların acısı birikmişti, birisi boğazına parmak basıp susturuyor gibiydi. Derken gözleri doldu. İçinden “hayır, hayır olmaz saçmalama ona karşı güçsüz durmamalısın” diyordu. Dolan gözyaşlarını taşırmamak için gözlerini kocaman açtı; uğuldayan rüzgarla beraber bir damla gözyaşı, derken bir damla daha… Hızlıca sildi, taşan iki sel misali nefret dolu damlaları, derin bir nefes alıp uzaklara çok ama çok uzaklara baktı. İnsan öleceği zaman yaşadıkları film şeridi gibi geçermiş ya gözünün önünden, ilişki de yaşayan bir varlık sonuçta, onun da ölümü gelmişti. İlişkileri daha ilk doğduğunda o kadar saf ve temizdi ki , tüm şeffaflığı ve güzelliği ile ortada. Hangi kelimeyi seçmek lazımdı acaba sayesinde mi yüzünden mi? Arkadaşı sayesinde yada yüzünden ilk kez sadece ikisi kafede buluştular. İlk buluşmaları saatler sürmesine rağmen her ikisine de dakika mertebesinde gelmişti. İnsan ömrü de öyle değil midir, bebeklik dönemi en neşeli olduğumuz dönem bir bakarsınız birkaç dakika içerisinde büyümüşsünüz adeta. İlişkileri de öylece büyüdü birden. Adam iş için başka şehire taşındı. Oysa ne planlar kurmuşlardı tanıştıkları şehirde yaşayacaklardı. Zordu tabii ki uzaktan ilişki yönetmesi ama o kavuştukları haftasonları yok mu iple çekerlerdi. Zaten kadın da artık adamın yaşadığı şehre taşınacaktı. Derken buluşma periyotları uzadı, derken daha da uzadı. Kadın sezmişti bir terslik olduğunu ama adamın yeni çevresine adaptasyonu diye düşündü. Derken bir vapur sesi… Kadın hafifçe ürperdi, gerçekleri öğrenmek istiyordu ama adamın açıklama yapmayacağı çok açıktı. Her konuda neden-sonuç, mantık ilişkisi arayan kadın bu konuda susup kalmıştı, hak iddia edemiyordu. Sevgi benim hakkım diyebilir miydi ki? Siyah işlemeli çantasını masadan alıp yavaşça ayağa kalktı, karşısında adam varmış gibi “Hoşça kal, görüşürüz…” diyerek vedalaştı ve masadan ayrıldı. Döndüğünde masayı boş gören adam sağına soluna baktı ve kadının kapıdan çıkmak üzere olduğunu fark edip seslendi. Kadına o ses o kadar derinden geliyordu ki tıpkı bir mazi gibi, arkasına bakmadan kapıdan çıktı. Bir daha görüşmeyeceklerine o kadar emindi ki neden görüşürüz diyerek hayali adamla vedalaştı bilemedi, kim bilir belki de varsa mahşerde görüşeceklerdi… “Taksi!”…

27 Ekim 2016 Perşembe

SİNEMA : GONE GIRL (KAYIP KIZ)

GONE GIRL (KAYIP KIZ)

Yapım : 2014 - ABD
Tür :  Dram, gerilim
Süre : 145 dk
Yönetmen : David Fincher
Oyuncular : Ben Affleck, Rosamund Pike, Carrie Coon, Kim Dickens, Neil Patrick Harris
Senaryo : Gillian Flynn

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI

Film Gillian Flynn'ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Rosemund Pike'nin oyunculuğu inanılmaz, birbirine zıt iki karakteri öylesine inandırıcı canlandırmış ki hayran kalmamak mümkün değil. Dış görünüşün ve duruşun ne kadar  değişebilir ve etkileyici olduğunun kanıtı niteliğinde.Senaryo kurgusu oldukça değişik ve filmlerde aradığım özelliklerden biri olan tahmin dışı ilerlemesi oldukça keyifliydi. Ancak filmin sonunu çok doyurucu bulamadım, beklentimin altında kaldı. Genel itibarı ile izlenmesi gereken filmlerden birisi.

Seçme Replikler:
  • Evlilik zor iş ve taviz ve daha çok iş demek, buraya giren tüm umutlarını geride bıraksın. Bu Nick ile benim için doğru değil.
  • Onlar gibi olmayacağımıza söz ver. Kimler gibi? Tanıdığımız o korkunç çiftler gibi.
Favori Oyuncu(lar) : Rosamund Pike



TİYATRO : ALDATMA

ALDATMA

Yazan : Harold Pinter
Çeviren : Haluk Bilginer
Yöneten : Ahmet Levendoğlu
Sahne Tasarımı : Aysel Doğan
Kostüm Tasarımı : Nihal Kaplangı
Işık Tasarımı : Kemal Yiğitcan
Efekt : Hamza Değirmenci
Yönetmen Yardımcısı : Defne Gürmen, Başak Erzi
Süre : 90 dk/ tek perde
Oyuncular :

  • Burak Davutoğlu
  • Direnç Dedeoğlu
  • Gökçer Genç
  • Şebnem Köstem

Konusu : Çağdaş İngiliz tiyatrosunun en önemli yazarlarından Harold Pinter, Aldatma'da "kadın, kocası ve sevgilisi" üçgeni çerçevesinde, çok katmanlı aldatma olgusunu irdelerken; güç, hırs, tutku, dostluk, aile gibi kavramları özgün tiyatro dili ile sorguluyor.

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
İzlenme : 26 Ekim 2016 Çarşamba - Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi

Yıllar itibarı ile sondan başa ancak yıl içerisinde olağan zaman akışında aktarıldığı, sonunu gördüğünüz bir aldatmanın akışının neler olduğunu, başlangıcının nasıl ateşlendiğini merak ettiğiniz, içinizden kendi değer yargılarınıza göre yer yer eleştirdiğiniz izlenesi bir tiyatrodur. Bahsettiğim üzere zaman aralığı olarak yılları kapsadığından çok farklı mekan geçişleri sergilenmektedir, o nedenle sade dekolarla birden fazla sahne geçişi yapılmaktadır. Dekorun sade olmasına rağmen her geçiş sahnesinde olayın nerde geçtiği çizgi dekorla aktarılması sade dekora derinlik katmış olup kırılımların yaşandığı noktalarda minik ses efektleri yerinde ve sadedir.
Emeği geçen herkese tebrikler.

Favori Oyuncu(lar) :
Gökçer Genç  - Mimikleri ile karakteri adeta devleştirmektedir.
Şebnem Köstem - Her sahnesinde kesinlikle Emma rolünde olduğunu fazlasıyla hissettirmiştir.

Seçme Replikler :

  • "Sanırım, kesinlikle en doğru kararı verdik".  Emma bu cümleyi kurarken dahi içindeki çelişkileri yansıtmaktadır, sanırım ve kesinlikle başka türlü nasıl aynı cümlede biraraya gelebilir ki?
  • "Hepimiz bazen yaşarız böyle şeyler". Robert'ın olayı gayet soğukkanlı bir şekilde aktardığı cümleden bir kesit. Robert karakterinin canlandırılması konusunda Emma ve Jerry kadar etkileyici bulmadığımı da paylaşmalıyım.

25 Ekim 2016 Salı

SİNEMA : ROOM (GİZLİ DÜNYA)

ROOM (GİZLİ DÜNYA)


Yapım : 2015 - İrlanda, Kanada 
Tür : Dram
Süre : 118 dk
Yönetmen : Lenny Abrahamson
Oyuncular : Brie Larson, Jacob Tremblay, Sean Bridgers, Joan Allen, William H. Macy
Senaryo : Emma Donoghue

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
Film orta düzeyde gerek konu gerek oyunculuklar itibarı ile izlenebilir bir film. Konu itibarı ile  "10 Cloverfield Lane" ile benzerlikleri vardır. Ancak 10 Cloverfiled Lane sonuna kadar kurguyu iyi getirmişken sonu tamamen başka bir filmeden alınmış hissi uyandırmıştı. Oysaki "Room" filminde bu bütünlük korunmaktadır. Odadaki esaret ve sonrasındaki özgürlüğe adaptasyon aşamasına eşit şekilde yer verilmiştir. Dünyanız ne kadarsa çizgileriniz ne kadar sınırlıysa o kadarıyla yetinirsiniz detaylar (bazen ufacık odada bile sayısız maddeye günaydın müjdesi verilebiliyor) o boyuttadır. Sınırların olmadığı, özgürlüklerin el konulmadığı bir dünyada olunmalı,aslında insana yaşamı dar eden de hayvanların en acımasızı olabilen insan, insan denilebilirse tabii... 

Seçme Replikler:
Günaydın lamba, günaydın bitki, günaydın yumurta yılanı, günaydın halı, günaydın gardrop, günaydın televizyon, günaydın lavabo, günaydın tuvalet herkese günaydın!
- Oda burası mı?
- Evet
- Burası küçülmüş mü?
...
- Hoşçakal bitki, hoşçakal 1. sandalye, hoşçakal 2. sandalye, hoşçakal masa, hoşçakal gardrop,  hoşçakal lavabo, hoşçakal tepe pencere...

Favori Oyuncu(lar) : Jacob Tremblay Bir çocuk ancak bu kadar güzel ve yakışıklı olabilir, üstelik anlaşılmayacak kadar.


SİNEMA : 3 AHMAK (3 IDIOTS)

3 AHMAK (3 IDIOTS)


Yapım : 2009, Hindistan
Tür :  Dram, komedi, romantik
Süre : 170 dk
Yönetmen : Rajkumar Hirani
Senaryo : Rajkumar Hirani, Abhijit Joshi
Oyuncular : Aamir Khan, Kareena Kapoor, Sharman Joshi, Madhavan, Boman Irani
Müzik : Give me some sunshine

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
Film sahne çekimleriyle ilgili beni etkilemese de işlediği konu itibarıyla oldukça ilgil çekiciydi, izlemenizi tavsiye ederim. Eğitim sistemi eleştirisi olduşça yerinde.

Seçme Replikler:
Elini kalbine koy ve deki "Hersey yolunda, herşey yolunda...". Köyümüzde yaşlı bir bekçi vardı, gece devriyelerinde bağırırdı : "Herşey yolunda, herşey yolundaaa...". Biz de huzurlu bir şekilde uyurduk. Sonra bir gece bir hırsızlık ve sonrasında öğrendik ki meğer adam körmüş. O herşey yolunda derdi biz de kendimizi güvende hissederdik. O günden beri bu kalbin ne  kadar kolayca kırılabileceğini öğrendim. Kandırmanız gerekiyor. Sorun ne kadar büyük olursa olsun herşey yolunda, herşey yolunda diyeceksiniz. Bu sorunu çözüyor mu, hayır ama sorunla yüzleşme gücü veriyor.
Herkes bunun bir intihar olduğunu sanıyor. Raporda yazan şey ölüm nedeni : soluk borusuna aşırı baskı uygulanması sonucu nefes alamama, hııh. Herkes gırtlağına gelen baskıdan öldüğünü sanıyor. Peki son 4 yıldır beynine gelenbaskıya ne demeli? Bu raporda bu yazmıyor. Mühendisler de zekiymiş hani, psikolojik baskıyı ölçecek bir makine icad etmediler. Çünkü etselerdi herkes bunun bir cinayet olduğunu bilirdi.

24 Ekim 2016 Pazartesi

TİYATRO : SİRKE TADINDA BÖĞÜRTLEN REÇELİ

SİRKE TADINDA BÖĞÜRTLEN REÇELİ
Yazan : A. Kadir BOZKURT
Yöneten : Zuhal ERGEN
Dramaturgi : Arzu IŞITMAN
Sahne Tasarımı : Ayşen AKTENGİZ BAYRAŞLI
Kostüm Tasarımı : Duyfu TÜRKEKUL
Işık Tasarımı : Murat İŞÇİ
Koreografi : Özge MİDİLLİ
Efekt : Erhan AŞAR
Yönetmen Yardımcısı : Nihat ALPTEKİ
Süre : 2 perde, 130 dk
Oyuncular :

  • Bensu ORHUNÖZ
  • Mert TANIK

Konusu : Ülkenin birinde yaşanan siyasal ve toplumsal değişimler, evlilik boyunca bu sürece şahit olarak ölümle şakalaşan yaşlı bir çiftin ilişkisi ekseninde mizahi bir dille aktarılıyor. Kendini değiştirmeyi akıl edemezken dünyanın düzenini değiştirmeye çalışan ve eşiklerde kalmanın sancısını yaşayan bir adamın baskılar karşısındaki tavrı hicvediliyor. Kahramanlarımız için hayat tıpkı sirke tadında böğürtlen reçeli gibi... Biraz acı, biraz buruk ama bazen de tatlı...

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
İzlenme: 21 Ekim Cuma - Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
Şunu söylemem gerekir ki oyunculuklar genel itibarıyla elbette güzel ancak biraz detaya inmek gerekirse Bensu'da naçizane gözlemlediğim, hafif fazla hissettiğim rol gösterme bulunuyor. Mesela arabada makyaj yapan kadınlar aynayı elleriyle tutmazlar, zaten arabada makyaj  yaptığını seyirci olarak anlayabiliyoruz öyle bir eklentiye gerek yok. Yaşlılık modunda ayağın aksaklığı da bence biraz fazla oynandı daha farklı bir yaşlılık belirtisi seçilebilirdi yada aksaklık daha sade ve doğal yapılabilirdi kanaatindeyim. Araba sahnesinde örgüleri arka koltuğa koyduğunu belirten ifadeyi yine gereksiz buldum. Ancak bu konu metinle ilgili fazla detay bulunmasından kaynaklanıyor. Bunun yanında Mert'i yaşlılık sahnesinde kullandığı kamburluk oldukça yerindeydi. 
Tango, tutkulu bir danstır, Mert o tutukuyu hissettirirken Bensu'nun göz teması kurmaması o tutkuyu birden yok etti. Onun dışında seyirci karşısında müzik sözleri eşliğinde yapılan sahne geçişleri başarılıydı. Özellikle Bensu'nun güzel sesini dinlemek oldukça iyi geldi, keyifliydi. 
Dekor olarak sahnenin sağ ön kısmında  bulunan mini dekorun oyuna dahil olacağını düşündüm ancak gereksiz bir detay olarak kaldı.Ancak dekor gayet iyiydi. Sahne açılışı ve kapanışının birbirini tamamlar nitelikte simetrik oluşu güzel bir detay.
İnsanların merak ettiği, sindiremediği, soru işaretlerinin kaldığı bazı olaylar vardır. Oyunda açıkça görüyoruz ki bunları atlatmak kolay olmuyor, ne kadar zaman geçerse geçsin olaylar ısıtılıp ısıtılıp sunuluyor. Bazen unutmak da güzel yetenek...
Emeği geçen herkese tebrikler, izlenilir bir oyundu.
Favori Oyuncu(lar) : Mert TANIK - mimikleri oldukça başarılı.

19 Ekim 2016 Çarşamba

KİTAP : EN UZUN GECE


Kitap Adı : EN UZUN GECE
Yazarı : Ahmet ALTAN

KÜLTÜR NOKTASINDAN SEÇMELER

  • 5/320: Öyle beklemediği bir yere gelmişti ki kaybolmakla geçmişe sarılmak arasında bir seçime zorlanacağından korkmaya başlamıştı.
  • 47/320: İnsanların unutamayacağı,  hatta unutmaması gereken bazı günler vardır ama yaşarken böyle günleri, hayatının değişmekte olduğunu fark etmez insan, kendisine nişan almış bir avcının varlığını sezemeyen bir ceylan gibi sakin sıçrayışlarla yürüyüşüne devam eder.
  • 47/320: O gün de, bilincinin ulaşamayacağı, yakalayamayacağı kadar derinlerde saklı bir huzursuzluk hissediyordu ama bu duygu onun için varlığının ayrılmaz bir parçası, iç organlarından birinin doğuştan gelen önemsiz bir hastalığı gibiydi, o huzursuzluğun gerçek bir nedeni, geçerli bir dayanağı mı var, yoksa genlerindeki anlaşılmaz bir pürüzden kaynaklanan yerleşik huzursuzluğu mu olduğunu her zaman açıklıkla kavrayamazdı. daha sonra onu üzecek birçok olayın başlangıç anını sezememesi de bu huzursuzluğa gereğinden fazla alışmış olmasıydı.
  • 48/320: Onun her yıl derslerine, "tarih bir yalandır, beyler," diye başlaması ünlüydü. "Tarihi iktidar sahipleri yazar ve bir katil gibi gerçeğin bütün ipuçlarını saklamaya uğraşırlar. Tarihçiler ise cinayeti aydınlatıp, gerçeği ortaya çıkarmakla yükümlüdürler."
  • 229/320: Onu sürekli kabaran, kıskançlığa, öfkeye, kedere dönüşen duygularının ruhunu bir sel baskını gibi basmasından kurtaran tek şey hareketti, duygularından daha hızlı hareket edip, onlar kendine ulaşmadan yer değiştirmek ister gibi hareketliliğin peşine takılıp, kendinden kurtulmaya uğraşıyordu.
  • 231/320: Eğer o anda sihirli bir güç onu o köyden alıp büyük bir şehire taşısa, kalabalıkların, arkadaşlarının, ona sevgiyle bakan yakınlarının, onu arzulayan erkeklerin arasında koysa bütün bu duygularını gülünç bulur, Taner gibi bir adam dört saatliğine ortadan kayboldu diye hayata olan bütün inancını kaybedebileceğine inanmazdı ama bütün insanlar gibi onun da duyguları, çeşitli prizmalardan geçen ışıklar gibi çevre koşullarının içinden geçiyor, o koşullara göre biçim değiştiriyor ve o değişmiş biçimiyle algılanıyordu. Yelda'nın içinde yaşadığı yer küçüldükçe, duyguları, acıları, öfkeleri büyüyor, minik bir mum alevinin önüne oynayan parmaklar gibi duvara korkunç canavar gölgeleri halinde yansıyordu.
  • 250/320: Yelda'nın bir başka erkekle birlikte olmayacağına o kadar güvenle inanmıştı ki zihninde seyredip durduğu bu sahneye inanamıyordu, bunu kıskanç bir aşığın kuşku dolu zihninin yarattığı kabus değil gerçek olduğunu biliyor ama yıllarca içine yerleşmiş bu inancı, tanrısının varolmadığını öğrenen bir dindarın bu gerçeği kabul etmekte zorlanması gibi, kolayca içinden atamıyordu.

14 Ekim 2016 Cuma

TİYATRO : SAADET HANIM

SAADET HANIM
Yazan: Ahmet Levent PALA
Yöneten: Tolga YETER
Dramaturgi: Hande ÖREN
Sahne Tasarımı : Emra Albayrak ŞAHİN
Kostüm Tasarımı: Zuhal SOY
Işık Tasarımı: Murat İŞÇİ
Müzik: Selim Can YALÇIN
Efekt: Levent AKMAN
Yönetmen Yardımcısı: Emre ŞEN
Oyuncular:

  • Arda ALPKIRAY
  • Cafer ALPSOLAY
  • Çağlar Ozan AKSU
  • Elyesa Çağlar EVKAYA
  • Esen KOÇER
  • Gürkan BAŞBUĞ
  • Hazal UPRAK
  • Müslüm KÖSE
  • Nilgün KASAPBAŞOĞLU
  • Selim Can YALÇIN
  • Serap DOĞAN
  • Şenay BAĞ
  • Vildan TÜRKBAŞ

KONUSU
Tenha bir banka şubesi, günün öğle saatleri. Emekli ilkokul öğretmeni Saadet Yurtlu parasını çekmek için bankaya gelir. Bugün aynı zamanda oğlu Sermet'in de doğum günüdür ve oğlu için süpriz bir doğum günü kutlaması planlamaktadır. Ancak bugüne dair sürprizleri olan sadece Saadet Hanım değildir ve birkaç dakika sonra bankada yaşanacaklar Saadet hanım'ın  bütün planlarıyla beraber hayatını da altüst edecektir.

KÜLTÜR NOKTASI YORUMLARI
İzlenme :  5 Ekim 2016 - Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
Aslında konuda üstü kapalı geçen birkaç dakika sonra bankada yaşanacaklar denildiğinde ilk akla gelen bir senaryo elbetteki vardır. Evet ilk aklınızdan geçen senaryo gerçekleşiyor. Peki ya sonrası mı? Evet izlemek lazım. Zaman zaman güldüren aynı zamanda da mesajını ileten bir oyun. Değinmeden kesinlikle geçemeyeceğim, yine bir şehir tiyatrosu ve yine harika bir dekor. Adeta banka şubesinde olduğunuz izlenimini vermektedir. Özellikle birkaç basamak yapılmış metalik korkuluklar güzel bir detay. Emeklerine sağlık...
Favori Oyuncular: Nilgün KASAPBAŞOĞLU, Arda ALPKIRAY

KİTAP : DERİN


Kitap Adı : DERİN
Yazarı: Meltem GÜNER

KÜLTÜR NOKTASINDAN SEÇMELER

  • 44/251: Sevdiklerinin kaybının yarattığı boşluğu hiçbir şey dolduramıyor. Bu hayat bitecek diye mi kıymetli gelir insana? Belki kazadan önce olsa benim de cevabım evet olurdu. Ancak hayatınızı paylaştığınız, size kim olduğunuzu anlatan, mana katan kocanızı kaybediyorsanız, geleceğinizi de gömüyorsunuz. Hayat umut ederek ilerliyor. Umut gittiyse yaşam soluyor. Geleceği olmayanın ölümden korkusu kalmadığından Azrail'i davet ediyor, gel bitir bu işi diye.
  • 54/215: Terk edilmişlik hissini yaşayan bilir. Birisi gidince hayatından, insan kendini değersiz hisseder. O tercih edilmemiş, bırakılmış ve tek başına kalmıştır. Biriktirdikleri, bildikleri elinden alınmış, öylece kala kalmıştır. Terk edilmenin şekli ölüm de olsa farklı hissettirmiyor. Sizin hayatınızdaki yeri boşalmıştır, o en kıymetliniz artık yoktur.
  • 55/251: Terk edildi mi insan benim gibi, ölse dahi affedemez sevdiğini, kala kalmışlığın bir açıklaması olamaz. Sevmek korkutucudur, sevilmek ise anlamsız. Bir şeye, bir insana, bir duruma sahip olmanın sonucu yoktur. Bu hayatın tapusunun kimsenin elinde olmadığını anladığı anda, ta içerilerde bir yerde kendi çocuğuna bile bağlanmaya korkar, bildiklerini kaybeder, tutkuyla emin bir halde sevip ortada kalakalınca, diyecek bir şey de kalmaz.
  • 57/251: Çok enteresan bir durum yılarca bekle, umut et ve seni terk ettiğinde ölümü tattığını zannet, yıllar sonra da adamdan fersah fersah kaç. İnsanın doğasında var bu sanırım,o anın bir kıymeti var, geçtiğinde bir tür soğuma oluyor, acaba tuttuğum yas da böyle mi olacak? Bir gün gelecek, uzaklarda bir anı olarak mı kalacak yitirdiklerim?
  • 83/251:Yaralı bir kadın var benim içimde, tercih edilmeyen, göstere göstere terk edilen ve adeta linç edilen.
  • 83/251: Giderken aldı gitti yanında ona dair ne varsa. Kalan boşluk dolmadı, o boşluğun yarattığı açlığın verdiği iştahı hayat doyuramadı hala bir yanım yok gibi, ama neye yarar.
  • 85/251: Kahveleri içerken Efsun fal baktırmaya gidelim diye tutturdu. Beni bu konuda uyaran Selva Hanım'ın sesi fısıldadı kulağıma: geleceğin sırlarını tanımadığın insanlara teslim etme... Benim içimde geleceğe dair bir istek olmadığından, gitmek ya da gitmemeyi önların seçimine bıraktım.
  • 107/251: İnsan karakteriyle doğuyor, belki de kaderin baştan yazılı olduğu bilgisi doğrudur.
  • 111/251: Bizi hayata dahil eden merak duygumuzdur.
  • 123/251: - 200 milyonda bir olman ilginç gelmiyor da, çarpışmamız mı ilginç geliyor.- Nasıl yani o ne demek anlamadım? - Doğabilmemiz için gerçekleşen olasılık hesaplarından birisi.
  • 124/251: Duyabilmek Derin,en kıymetli öğretendir. Dinlemek bir eylemdir. Adete içinden gelir ve geçer. Tıpkı bir müziğin ritmi gibi içine alabilir hiç fark etttirmeden, bitebilir de. Oysa duymak eylemsizliktir, içine girersin orada olanı fark edersin. Bir müziğin içine girmek gibidir, o sazı çalanla olabilmek, o anda ritme akabilmektir. Bir aktarım vardır. Bir iletim, işte bunun adıdır iletişim. Duymak iletilebilen mesajın okundu bilgisidir.
  • 146/251: Zamanın hızı insanın yaşadıklarına bağlı olabilir mi?Sevgilisini bekleyen kişinin zamanı ile boğulmak üzere olanın zamanı aynı hızla mı akar? Eğer öyleyse, ya da değilse neden zamanı bazen daha hızlı bazen daha yavaş algılarız. Yas tutarken, beklerken, özlerken bir asıra dönüşen dakikalara rağmen, nasıl oluyor da onca yıl yaşananlar sanki birkaç gün önceymiş gibi geliyor?
  • 146/251: Ölümü bile bile yaşamak mı daha ağır, bırakıp gidenin terk edişi mi, bilemedim. Hakkını veremediğimiz zamanlar için midir feryatlarımız, sevgimizi ifade edemediğimiz için mi? Belki de zamandan başkası yalandır. Elimizdeki tek servet olan zamanı fütursuzca harcamanın ağırlığı mı çöker, yoksa mezarlıklar gerçekten ağırlaştırır mı insanı? Ölüm, en büyük düşmanım, yatağımı, yüreğimi soğutan, hayatımı donduran. Sevmekten korkar hale getiren. Ölmek kolay geliyor, asıl yaşamak, zor olan. Bedenimi saran ürperti, soğuktan değil yaşadıklarımın katılaştırdığı yüreğimden geliyor.
  • 150/251:Mehter takımı bile %50 ilerliyor. İki ileri bir geri, ben ise ne ileri ne geri, her seferinde dizlerin üstünde dinlenme stili...
  • 154/251: - Anladığın üzere bu bir yenilenme projesi. Eskinin zarar veren izlerini silerken, özü koruyarak bir tür zamanlama uyumlama yapacağız. Seninle çalışmak istiyorum diğer tüm meziyetlerinin yanı sıra senin ruhunun da buna ihtiyacı olduğunu biliyorum.
  • 177/251: Kalbinden akanlar pek şahane.
  • 178/251: Gözyaşlarımın tuzlu tadıyla beraberdim.